Oyuncularımızdan Gökhan Gönül, takımın hazırlıkları, kariyerindeki yükseliş, sezon ile ilgili beklentileri ve özel hayatıyla ilgili bir çok konuda açıklamalar yaptı. Türkiye'de çoğu takımını alışık olmadığı bir tempoya sahip olduklarını söyleyen Gökhan Gönül, bir çok kulvarda yarışmayı ve 3 günde bir maç oynamayı sevdiğini söyledi.
FB TV'de yayınlanan "Kamp Günlüğü" programının konuğu olan Gökhan Gönül, kariyerindeki yükselişi ve Fenerbahçe'ye gelişini şöyle anlattı: "Benim yükselişim göründüğü kadar çabuk olmadı. Kariyerime 3. ligde başladım. İlk yılımda şampiyonluk yaşadım. Sonrasında İkinci Lig B ve daha sonra da A'da da şampiyonluklar yaşadım. Kademeli olarak yükseldim. Basamakları birer birer çıktım da diyebiliriz. Şu anda Fenerbahçe'ye geldim. Burada da bir şampiyonluk yaşamak istiyorum. Türkiye'de bence üç büyük yok 2 büyük var. Fenerbahçe bunlarında üzerinde bir yerde duruyor."
Gökhan, Fenerbahçe'de ilk 11'in kesin olmadığını iyi performans sergileyenin formayı alacağını söyledi ve "Benim özgüvenim yüksek. Kendine güvenen bir insanım. Fenerbahçe kampına geldiğim ilk gün Zico, herkesin şans bulabileceğini söyledi. Burada kimse ilk 11'deyim diye sevinmez ya da yedek kaldım diye üzülmez. Çünkü iyi oynayan her zaman şans bulur. Bu da hepimizin kendini hazır tutmasını gerektiriyor. Zico hak edene formayı vereceğini söyledi. Yedek kalmayı ben hiçbir zaman dert etmedim. İnatçı bir yapım var. Bu formayı alabileceğimi düşündüğüm için Fenerbahçe'ye geldim. Kimse böyle bir kulübe gelip yedek kalmayı istemez. Ben de istemiyordum ve sonunda formayı aldım. Özgüvenim var. Zico'nun da emeklerini unutmamak gerekiyor. Bize büyük destek veriyor" şeklinde konuştu.
Genç oyuncumuz, kendi olumlu bulduğu özelliklerini ise şöyle anlattı: "Çabuk ve pas alışverişimin iyi olduğu görüşündeyim. Kısa boylu olmama rağmen hava hakimiyetimin de iyi olduğuna inanıyorum. Hava topları boyla ilgili değil, çoğunlukla zamanlamayla ilgilidir. Dünyanın en iyi sol beki bizde ve benden 10 cm kısa. Hiç kimse dört dörtlük değildir. Eksiklerimi hocamın tavsiyeleriyle düzeltmeye çalışıyorum. Yüzde 100 tamamlamak için çok uğraşıyorum."
Futbolcuların artık mevkii ayırt etmemesi gereken bir futbolun dünyaya hakim olduğunu söyleyen Gökhan, "Her futbolcu her yerde oynayabilmeli. Çünkü arkadaşlarınızı da izleye izleye fikir ediniyorsunuz. Bunu örneklendirmek gerekirse ben 3. ligde 3-5-2'de orta sahanın sağında oynuyordum. 2. Lig B'de ise sağ bek, A'da 26-27 maçta orta sahanın sağında oynadım. Burada sağ bek oynuyorum. İyi olduğunuz mevkii olabilir ama, başka yerlerde de oynayabilmelisiniz. Hoca nerede görev verirse orada oynamalısınız. Çünkü sizin o yerde oynayacağınıza inanıyor demektir" dedi.
Fenerbahçe'de kısa bir süredir bulunduğunu ancak yaşadığı tecrübelerin yıllara bedel olduğunu söyleyen Gökhan sözlerine şöyle devam etti: "Ben yıllardır burada oynuyormuş gibi hissediyorum. Şanssız bir kaderimiz vardı bunu atlattık. Türkiye Kupası'nda mücadele ediyoruz. Çok puan farkı olmasa da ben ligde de bizi lider olarak görüyorum. Yani bu kulvarlara baktığımızda 3 yıl geçmiş gibi benim için. Hatta Milli Takım'ı da katarsak 4 yıl yaşamış gibi hissediyorum. 6 ayda hiç yaşamadığım duyguları ve mutluluğu yaşadım. Herkesin kişiliği üst düzeyde. Carlos'un gelmesiyle ortam daha da güzelleşti. İdman başladığında espriyi bir kenara atıp çalışmalara konsantre oluyoruz. İkinci yarı hazırlığı aslında sezon başı hazırlığı gibi. Çünkü herkes kendini sıfırlayıp ikinci yarıda o formayı kapmak istiyor. Bu da çalışmalarımızın ciddiyetle geçmesini sağlıyor. Her şey gerçekten çok güzel. Umarım böyle mutlu bir şekilde bitiririz. 3 kulvarda yarışıyoruz. Hepsinde de başarı istiyoruz."
İkinci yarının zor geçeceğini düşündüğünü söyleyen oyuncumuz, bunun gerekçelerini de şöyle anlattı: "İkinci yarı daha zor geçecek. Çünkü takımlar artık ellerinde ne var ne yok, her şeyi yapacaklar. Hatayı kabul etmeyen bir dönem olacak. Sertleşecek maçlar. Fenerbahçe'ye karşı ayrı motive oluyor takımlar. Bizden değil puanlar, 1 puan almak bile onlar için sevindirici oluyor."
Fenerbahçe gibi büyük bir camianın futbolcusu olmanın büyük sorumluluk getirdiğine dikkat çeken Gökhan, "Bu kadar büyük camiada olmanın sorumluluğu var. Taraftarı mutlu etmek zorundasınız. Bunun için de geniş bir kadromuz var. Beklentilerin yüksek olması bu anlamda normal. Dahası ligi ortalarda bitirip Türkiye Kupası'ndan hemen elenmek gibi durumları Fenerbahçe camiası kaldırmıyor. Çok kulvarda yarışıyor ve 3 günde bir maça çıkıyor olmayı ben seviyorum. Çünkü öyle olmadığı zaman bana sanki o günler boş geçmiş gibi geliyor. Maçlar gerçekten zevkli ve inanılmaz bir havada geçiyor ve maç yaparken inanılmaz bir keyif alıyorum. Taraftarın beklentilerini karşılayabiliyorsak ne mutlu bize" diye konuştu.Türkiye'de çoğu takımın alışık olmadığı bir tempo içinde olduğumuzu söyleyen Gökhan, "Çoğu takımın alışık olmadığı bir tempomuz var. Bu bir spor, insanlar için eğlence. Ne kadar çok maç yapılırsa insanlar o kadar çok izleme olanağı bulurlar. Carlos İspanya'da 3 günde bir maç oynamış. Şampiyonlar Ligi ya da UEFA Kupası'nda hep mücadele ettikleri ve kendi lig maçlarını da oynadıkları için böyle bir tempo yaşamış yıllarca. Şu an 33-34 yaşında ve bu tempoyu kaldırabiliyor. Ben ondan yaşça küçüğüm ve benim de kaldırmam gerekir bu anlamda bu tempoyu. Ben kaldırabiliyorsam diğer takımlardaki oyuncular da kaldırabilmeli diye düşünüyorum" diye konuştu.
Carlos'un da takıma katkılarının çok büyük olduğunu söyleyen oyuncumuz, "Carlos, bu takıma çok şey kattı. Arkadaşlığın perçinlenmesini sağladı. Dahası daha çok eğlence getirdi bize. Fenerbahçe'de o sol bek oynuyor ve ben onun oynadığı takımda sağ bek oynuyorum. Bu da benim için inanılmaz ve mükemmel bir şey. Onun gibi geçmişi başarılar ve zaferlerle dolu biriyle sağlı sollu oynamak inanılmaz bir duygu. Carlos'un saha içindeki tecrübesi çok önemli. Çünkü onun kritik anlarda maça farklı bir hava katacağına inanıyorsunuz ve bunu yapıyor da. Beklenmedik bir anda kademeye girebiliyor. 80 metre depar atıyor. Takım çıkardığı paslardan belki o anda gol bulamıyor. Ama takıma artı motivasyon kazandırıyor. O yaşta bunları yapabiliyor olması bizim de oyuna asılmamıza neden oluyor. Benim bittiğim anlarda onun o çıkışı yaptığını görmek en azından bende "Ben neden yapmayayım" dememe neden oluyor. Bu da beni artı olarak etkiliyor. Bu durum yorgunluğu unutturuyor" diye konuştu.
Taraftar faktörünün ve Şükrü Saracoğlu Stadı'nın bambaşka olduğunu söyleyen Gökhan, "Ben eski kulübümde 150-200 kişilik taraftar gruplarının önünde futbol oynuyordum. Ama şimdi Fenerbahçe camiasına gelince çıktığım ilk maçta 50 bin kişi ile karşılaştım. Ben bunun kolay olacağını sanıyordum. Ama öyle değildi. Nitekim ilk maçımda da kötü bir performans sergiledim. Bunu kabul ediyorum. İlk 11'de çıktığım maçta kötüydüm. 180 dakika falan olmalı o atmosfere alışmak için. Çünkü top ayağınıza geldiğinde 50 bin kişi size bakıyor. Yaptığınız en ufak kötü hareketi ya da olumlu hareketi görmeleri söz konusu. Alkışlanabilirsiniz de ya da bazen kötü bir uğultu sesi çıkıyor ve bu insanı çok etkiliyor. Hata yaptığınızda o gelen tepki, hata yaparsam yine bununla karşılaşacak mıyım? Diyorsunuz. Ama buna alışık olmak gerekiyor. Fenerbahçe'ye gelmek ve burada kalmanın yolu hatalarınızdan ders çıkartmanız ve her şeye göğüs gerebilmeniz" şeklinde yorumladı.
Gökhan Milli Takımla ilgili olarak ise "Milli Takım benim için hayallerimi süslüyordu. Hayallerimde bile göremeyeceğim bir yerdeyim şu anda. Hem Fenerbahçe'de hem Milli Takım'da. Milli Takım gruptan bile zor çıkar gibi görünüyordu. Yüzde 10 ve yüzde 20 şans veriliyordu. Ama biz Norveç'te Norveç'i yenip kendi sahamızda da Bosna Hersek galibiyetini alarak gruptan çıkmayı başardık. Fatih Terim'in beni çağırmasından çok Türk Milli Takımı'nın başarısı önemli. Ben de orada olabilirsem mutlu olurum. Geçirdiğimiz zor günleri atlatır güzel günler geçiririz. 2007 yılındaki kötü anıları geride bırakır iyi anılarının üzerine bu yıl daha da çok şey koyacağımızı umuyorum" diye konuştu.
Gökhan şu andaki başarısını eşine borçlu olduğunu ve o olmasaydı bu kadar başarılı olamayacağını söyledi. Gökhan sözlerine şöyle devam etti: "Evliyim. Ankaralıyız. Fenerbahçe'ye gelince doğal olarak İstanbul'a farklı bir kültüre gelmiş olduk. Sonuçta birbirimizden kopmamamız gerekiyor. Evden antrenmana antrenmandan eve gidiyorum. Eşimle vakit geçiriyorum. Benim burada olmamdaki en büyük etkenlerden bir eşimdir. Bizim evlenmeden önce 3 yıllık bir ilişkimiz oldu. Son 6 aydır da evliyiz. Eski takımımda evlenmeden önce tesiste kalıyordum ve akşam 9-10 olduğunda beni tesise yollayan eşimdi. Eşime çok teşekkür ediyorum. Futbol benim için yüzde 20'dir hayatımda geriye kalan yüzde 80'lik kısmı ise eşimdir."
Gökhan son olarak taraftarımız hakkında ise şunları söyledi: "Fenerbahçe taraftarından beklediğimiz çok şey var. Onlar olmadan futbol olmuyor. Bizim yanımızda olmaları çok önemli. 3 kulvarda yarışıyoruz bize gerekli desteği veriyorlar. 12. adam olarak görevlerini yapıyorlar. İyi ve kötü günde desteklerini bekliyoruz. Her maçımızı tam kapasite bir stada oynarız. Biz elimizden geldiğince olara layık olmaya çalışacağız. Hep destek tam destek."
Fenerbahce.org